TÜRKİYE'NİN ASKERİ HARCAMALARI 2015-2024 DÖNEMİNDE YÜZDE 110 ARTTI

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından yayımlanan 2024 yılı küresel askeri harcamalar raporuna göre, dünya genelinde askeri harcamalar son on yılın en yüksek seviyesine ulaşarak 2 trilyon 718 milyar dolara çıkmıştır. 2023 yılına göre askeri harcamalarda yaşanan bu artış, yüzde 9.4 oranında bir yükseliş göstermektedir ve Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana kaydedilen en büyük artıştır. Türkiye, 2015-2024 döneminde askeri harcamalarını yüzde 110 artırarak 2024 yılı itibarıyla 25 milyar dolara ulaşmıştır. Bu artış, ülkenin stratejik hedeflerinin, ulusal güvenlik endişelerinin ve yurtdışındaki askeri operasyonların gerekliliği ile doğrudan ilişkilidir. Türkiye'nin askeri harcamalarının 2024 yılı itibarıyla gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2.4'ünü oluşturması, NATO’nun belirlediği hedeflere yaklaşma çabalarını ortaya koymaktadır. Dünya çapındaki askeri harcamaların artışının temel nedenleri arasında, Avrupa'da devam eden Rusya-Ukrayna savaşı gibi jeopolitik gerilimler ve askeri modernizasyon programları yer almaktadır. ABD, Çin, Rusya, Almanya ve Hindistan gibi ülkeler 2024'te dünya askeri harcamalarının yüzde 60'ını gerçekleştirmiştir. Özellikle Almanya'nın askeri harcamalarının 88.5 milyar dolara çıkması, Avrupa'daki silahlanma yarışı açısından dikkat çekicidir. Hesaplamalar, Almanya'nın birçok Avrupa ülkesini geride bırakarak en büyük harcama yapan ülke konumuna yükselmesine işaret etmektedir. Raporda, Türkiye'nin yanı sıra Polonya, Ukrayna ve İsrail gibi ülkelerin de askeri harcamalarını belirgin şekilde artırdığına dair veriler bulunmaktadır. Türkiye’nin artan askeri harcamalarının yanı sıra, bu durum Avrupa'da askeri harcamaların artışında etkili olan daha geniş bir eğilimi temsil etmektedir. Sonuç olarak, küresel askeri harcamalardaki artış, uluslararası güvenlik dinamiklerinin değişmesini ve ülkelerin savunma alışkanlıklarının evrimini göstermektedir. Devletler, askeri güvenliklerini sağlamak amacıyla, ekonomik ve sosyal alanlarda ödünler vererek askeri harcamaları artırma yoluna gitmektedir. Bu durum, toplumsal çatışmalara neden olabileceği gibi, küresel barış açısından da ciddi bir tehdit oluşturma potansiyelindedir.