Kudüs'te düzenlenen konferansta Dermer zaferin anahtar olduğunu vurguladı

Kudüs'te gerçekleştirilen bir konferansta konuşan İsrail'in Washington Büyükelçisi Michael Dermer, uluslararası ilişkiler ve bölgedeki çatışmalar üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Dermer, 'zaferin anahtar olduğunu' belirtirken, önümüzdeki 12 ay içinde 7 Ekim'de gerçekleşen savaştan sonra diğer ülkelerin de İsrail ile barış isteyeceğine inandığını ifade etti. Ancak, bu 'zaferin' ne şekilde tanımlanacağına dair somut bir açıklama yapılmadı, bu da bazı soruları beraberinde getirdi. Dermer’in konuşması, sadece bölgedeki güç dinamikleri üzerinden değil, aynı zamanda Amerika'nın Ortadoğu politikası açısından da dikkat çekici bir yön taşıyor. Çünkü Dermer, ABD ile İran arasında süregeldikçe muğlaklık taşıyan müzakerelere de atıfta bulunarak, dönemin eski Başkanı Donald Trump'ın İsrail aleyhine bir anlaşma imzalamayacağına dair güvence verdi. Diğer yandan, İsrail'in devlet televizyonu KAN, ordunun Hamas ile yürütülen müzakerelerde tıkanıklık yaşandığı gerekçesiyle yedek askerleri göreve çağırdığını ve Gazze Şeridi'nde kara harekâtını genişletme hazırlığı içinde olduğunu bildirdi. Bu durum, Gazze'nin güneyinde yeni insani bölge oluşturma çabaları ile birleştirildiğinde, bölgedeki sosyo-politik durumu daha da karmaşık hale getiriyor. KAN haberlerine göre, yeni insani yardım noktaları oluşturulması için Amerikan sivil şirketleri devreye girecek; ancak bunun, fırtına öncesi bir sakinlik hissiyatı yaratıp yaratmayacağı merak konusu. Aynı zamanda, Tel Aviv hükümetinin Gazze'deki askeri operasyonları genişletme planları, öngörülen insan kaybı ve yorgun askerler üzerinden de eleştirildi. Kanal 12 televizyonu, bu yola başvurmanın aşırı yorgun olan yedek askerler üzerinde ek bir yük oluşturacağını belirtti. Bu noktada, savaşın insani boyutları ve getireceği olumsuz sonuçlar göz ardı edilmeden incelenmelidir. Gazze’de yaşananlar, sadece fiziksel bir çatışma değil; aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir buhran yaratıyor. Bütün bu gelişmeler ışığında, ilerleyen günlerde uluslararası arenada bu konudaki tartışmaların daha da derinleşeceği aşikâr. Bölgedeki gerilimin artması ve karşılıklı açıklamaların sertleşmesi, bu tarz olayların aşağılayıcı ve yıkıcı boyutlara ulaşmasına neden olabilir. Daha önce benzer stratejilerle yürütülen savaştan elde edilen sonuçların sorgulanması gerektiği düşünülmekteyken, her iki tarafın da sürekli aynı yolları izlemesi derin bir analiz gerektiriyor. Gazze'deki insanlık dramı, bunu daha görünür kılarken uluslararası toplumu da harekete geçmeye zorlayacaktır.