İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten bu yana düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 52 bin 314'e çıktı.

Ekim 2023'ten bu yana devam eden ağır saldırılar, Gazze'deki insani durumu dramatik bir şekilde kötüleştirmiştir. Gazze Şeridi'ndeki Filistin Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı verilere göre, hayatını kaybedenlerin sayısı 52 bin 314'e ulaşmış, yaralı sayısı ise 117 bin 792 olarak kaydedilmiştir. Saldırılarda özellikle çocuklar büyük bir tehlike altında bulunmakta; UNICEF verilerine göre en az 25 bin çocuk yaralanmış ve 4-5 bin çocuğun bir veya daha fazla uzvunun kesilmesi gibi trajik durumlar yaşanmıştır. Son günlerde yaşanan bombardımanlar sonucunda hastanelerin durumu kritik hale gelmiş, birçok hastane kapasitesinin altında faaliyet göstermekte ve tedavi için çıkmak isteyenlerin sayısı ise giderek artmaktadır. İnsani yardım ambargosu ve elektriğin kesilmesi gibi uygulamalar, sağlık sisteminin yanı sıra temel gıda maddeleri ile suya ulaşımı da imkansız hale getirmiştir. UNICEF temsilcisi Kazım Ebu Halaf, Gazze'de çocukların durumu için 'ölüm labirenti' tanımını yaparak, sivillerin nereye giderlerse gitsinler bombardımanlarla karşılaştıklarını belirtmiştir. Ülkede gıda fiyatları da artmış; 1 kilogram domatesin fiyatı 8 dolara, şeker 7 katına, un ise 10-15 katına çıkmıştır. Gazze'de yaşanan bu koşullar, bölgedeki büyük bir insani krizi derinleştirmiştir. Analiz edildiğinde bu durum, sadece bir savaşın sonuçları değil, aynı zamanda bir insani felaketin belirtisidir. İsrail'in uyguladığı ambargolar ve askeri stratejileri, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde bölgedeki yaşamı cehenneme çevirmiştir. Gazze'deki çocukların zorunlu olarak maruz kaldıkları şiddet, yaşamsal hakların ihlalini oluşturmaktadır. Uluslararası toplumun sessizliği, bu durumun daha da kötüleşmesine imkan tanımakta. Bu bağlamda, İsrail'in bölgede yarattığı insani dramın artarak devam etmesi büyük bir kaygı yaratmaktadır. İsrail'in uyguladığı soykırım niteliğindeki eylemler, sadece Filistin halkını değil, tüm insanlık değerlerini tehdit eden bir konumda bulunmaktadır. Uluslararası insan hakları örgütlerinin sesini yeterince duyuramaması da, bu insani krizin bir başka boyutu olarak öne çıkmaktadır.