İsrail ordusu, Han Yunus'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı çadırları hedef aldı

Son günlerde Gazze’de süregelen çatışmalar, İsrail ordusunun Hamas’a yönelik düzenlediği operasyonlarla daha da yoğunlaşmış durumda. Özellikle Han Yunus bölgesinde yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı çadırların hedef alınması uluslararası kamuoyunun tepkisini çekiyor. Bu saldırılarda sivil kayıpların artması, insani krizin derinleşmesine neden oluyor. Dünya genelinde savaş ve çatışma bölgelerinde sivilin korunması ilkesi, uluslararası hukukun en temel unsurlarından biridir. Ancak, son yaşananların bu ilkelere ne kadar saygı gösterildiği tartışma konusu. Birleşmiş Milletler ve insan hakları örgütleri, çatışma bölgelerinde sivil alanların hedef alınmasını sıkça dile getirmekte ve kınamaktadır; fakat bu tür saldırılar devam etmektedir. İsrail hükümeti ise bu eylemleri askeri operasyonların bir parçası olarak savunuyor ve Hamas’ın sivil halkın arasında saklandığını iddia ediyor. Bu bağlamda, askeri harekâtların gerçekleştirildiği bölgelerde sivil kayıpların yaşanması, İsrail ordusunun ‘meşru müdafaa’ hakkı çerçevesinde açıklanıyor. Bu durum, Filistin halkı üzerinde bir kaygı ve korku iklimi oluşturmakta, sığınaklarda kalmak zorunda kalan insanların temel ihtiyaçlarına erişimi ciddi şekilde zorlaşmaktadır. Yerinden edilmiş ailelerin durumu, temel insani yardımlara erişim açısından da içler acısı bir hal almıştır. Bu noktada, uluslararası toplumun, özellikle de güçlü ülkelerin, İsrail'in eylemlerine karşı daha cesur ve kararlı bir tutum sergilemesi gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. Binlerce insanın hayatını tehlikeye atan bu duruma sessiz kalmak, sadece çatışmayı değil, insani krizi derinleştirmektedir. Öte yandan, Filistinlilere ve diğer sivil unsurlara yönelik saldırıların anlaşılır ve kabul edilebilir bir nedeni yok. Çatışmanın barışçıl bir biçimde çözülmesi için daha çok çaba sarf edilmesi gerekmekte; aksi takdirde, bölgedeki tırmanış ve insani kriz daha da derinleşecektir. Ancak tarafların ateşkesi kabul etmemesinin ve uluslararası toplumun duruma müdahale etmemesinin yarattığı ortam, çatışmanın ve insani kayıpların artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, bu saldırılar ve sonuçları, daha geniş bir barış ve güvenlik perspektifinin acil olarak ele alınması gerektiğini göstermektedir.