Hindistan ve Pakistan Arasındaki Keşmir Gerilimi Yeniden Tırmanıyor

Hindistan'ın Cemmu ve Keşmir bölgesinde yaşanan kanlı terör saldırısı, iki nükleer güç olan Hindistan ve Pakistan arasındaki gerginliği bir kez daha gündeme taşımış durumda. Salı günü, turistik Pahalgam bölgesinde gerçekleştirilen saldırıda 25 Hintli ve 1 Nepal vatandaşı hayatını kaybetti. Saldırıyı 'Keşmir Direnişi (TRF)' adlı militan grup üstlendi ve saldırının arkasında Pakistan'ın olduğu yönündeki suçlamalara Hindistan hükümeti tarafından sıkça yer verildi. Bu tür suçlamalar, Pakistan tarafından kesin bir şekilde reddedildi ve ülke, Hindistan'ın yaptığı nükleer silah tehditlerini 'sahte bayrak operasyonu' olarak değerlendirdi. Saldırının ardından Hindistan yönetimi, Pakistan ile diplomatik ilişkilerini azaltma kararı aldı. İndus Nehri Anlaşması'nı askıya alan Hindistan, ayrıca diplomatik personel sayısını düşürmeye ve sınır kapılarını kapatmaya yönelik adımları gündeme getirdi. Pakistan ise, Hindistan'ın su akışına müdahale etmesinin savaş nedeni sayılacağını belirtti. Sınırda çatışmalar yaşanırken, BM tarafından her iki tarafa da itidal çağrısında bulunulması, uluslararası toplumun bu sorunun çözümünde daha aktif bir rol alması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu gerilim, geçmişte birçok savaşa neden olmuş ve iki ülke arasında diplomatik ilişkilerin dibe vurmasına sebep olmuştur. Keşmir, tarih boyunca hem toprak anlaşmazlıkları hem de etnik-reliyon temelli sorunlar yüzünden durmadan çatışmalara sahne olmuştur. İki tarafın da nükleer silahlara sahip olması, bu krizlerin küresel güvenlik açısından yarattığı riskleri artırmaktadır. Bu durumda, dünya kamuoyunun gözleri, Hindistan ve Pakistan'ın nasıl bir yol haritası çizeceğine çevrilmiş durumda. Her iki tarafın da sert beyanatları, olayların daha da alevlenmesine neden olabilirken, uluslararası toplumun olaya daha fazla dahil olması, kan akışını azaltabilir. Ancak, uzun vadede bu gerginlik nasıl çözülür sorusu hâlâ cevapsız kalmaktadır.