Alman Kamu Kalkınma Bankası’nın raporunda, Çinli üreticilerin son 12 yılda Avrupa’da Alman ihracatçılardan pazar payını artırmaya devam ettiği vurgulanıyor.

Alman Kamu Kalkınma Bankası (KfW) tarafından hazırlanan yeni bir rapor, Avrupa pazarlarında Çin ve Almanya arasındaki rekabetin giderek yoğunlaştığını ortaya koyuyor. Son 12 yılın verilerini inceleyen rapora göre, Çinli üreticilerin Almanya'nın pazar payında düzenli bir artış kaydedilirken, Almanya'nın (%33'ten %29'a) pazar payının düştüğü belirtiliyor. Çarpıcı bir şekilde, Çin’in Almanya'dan aldığı pazar payı %1'den %4'e çıkmış durumda. Raporda ayrıca, ABD ve Çin arasındaki ticari gerginliğin, iki ülke arasında AB pazarlarındaki rekabeti şiddetlendirdiği ifade ediliyor. Özellikle otomotiv, makine mühendisliği ve kimya gibi stratejik sektörlerde iki ülkeden gelen ürünlerin profilleri giderek daha benzer hale gelmektedir. Örneğin, makine mühendisliği alanında Çinli tedarikçilerin pazar payı %7'den %10'a yükselirken; Almanya'nın AB'ye ihracatı %22'den %18'e gerilemiştir. Kimyasal ürünlerde ise bu rakamlar sırasıyla %22'den %18'e ve %2'den %6’ya çıkmaktadır. Bu durum, Avrupa pazarının Çin için ne kadar kritik hale geldiğini de gözler önüne seriyor. KfW Bankası’nın Baş Ekonomisti Dirk Schumacher, "Çin, artık kendi fazla kapasitesini Avrupa pazarına yönlendirmeye çalışıyor" ifadesini kullanarak, bu değişimin gelecekte daha da derinleşeceğine işaret etti. Almanya'nın artan rekabet karşısında, ekonomisini rekabetçi kılmak için stratejik önlemler alması gerektiği vurgulanıyor. Bu rapor, sadece ekonomik bir analiz değil, aynı zamanda Almanya’ya yönelik bir uyarı niteliği taşıyor. Ülkenin rekabetçi pozisyonunu koruması için güncel stratejilerin gözden geçirilmesi gerektiği aşikâr. Almanya'nın rekabetçi kalmak ve Çin gibi rakiplerle baş edebilmek için, iş ortamını daha cazip hale getirmesi ve yenilikçi adımlar atması gerektiği önem kazanmakta. Bu bağlamda, raporun hem hükümet hem de sanayi üzerine büyük bir etkisi olacağı düşünülmektedir. Sonuçta, küresel ticaretteki dengelerin değişmesi, yalnızca iki ülke arasındaki rekabeti değil, tüm Avrupa'nın ekonomik geleceğini etkileyebilir.